Hangi millete aittir, sözleri tam olarak neydi, hatırlamıyorum. Hatırladığım kadarıyla bir atasözü şunu söylüyordu: “katil ile kurbanı arasındaki kirli ilişkide kurban olmayı tercih ederim.” Münevver’in korkunç ölümüyle birlikte bu atasözünde birtakım değişiklikler yapmak, “ölmek” ve “öldürmek” üzerine bir kere daha düşünmek gerekecek. Zira Münevver’inki hiç ama hiç tercih edilir bir ölüm değildi.
Ve Asıl soru, "kimdir, nerededir" değil, "hangi, nasıl" olmalıydı.
"(katil) kimdir, nerededir" sorusunun muhatabı biz ortalama insanlar değiliz. Mevzubahis soruyu yanıtlamakla mükellef kurum, mevzua "ivedilikle" ve mümkünse "ehemmiyetle" yaklaşması şart düşmüş İstanbul emniyet müdürlüğüdür. Başında da, maktulü, zavallı münevver'i kastederek, ve münevver'in uğradığı talihsizlikten geri kalmamacasına, "e takip etselermiş kızlarını" gibi "talihsiz" bir açıklama yapmış, evvelinde de buna benzer bayağı, seviyesiz açıklamalardan vukuatlı, ve maalesef böylesi daha nice bayağı, seviyesiz sözler beyan etmekten geri durmayacak, imtina etmeyecek bir emniyet müdürü bulunmaktadır: Celalettin Cerrah! Ve ne yazık ki, adaleti masada bırakan bu “cerrah”, "heybetli" bıyıklarıyla “emniyetin” başındaki bu adam, olanca gücüyle ‘emniyette’dir. Emniyette’dir, çünkü, bu talihsiz fakat bilinçli açıklamadan sonra dahi, kendisini o emniyetli döner koltuk men edecek ne bir yetkili kurum, ne de bir kamuoyu talebi mevcuttur. Yeri sağlamdır cerrah'ın. Neden sağlam olmasın ki? ilgili, yetkili kurumlar asli görevini unutmuştur, tekmili işleyemez haldedirler; kamuoyu susturulmuş, korkutulmuş vaziyettedir.
Biz ortalama insanlar, bizi ilgilendiren sorulardan devam edelim…
Hangi gerekçe, hangi sevgili, hangi sevmek, hangi sevmemek, hangi alçaklık, münevver'i böylesi elim ve korkunç bir cinayetin maktulü edecek kadar haklı olabilir? Münevver'in ölümünü muadillerinden ayıran şey esasen münevver'in öldürülme "yöntemiyse", bu yöntemi bir insanı öldürmek üzere kullanabilecek kadar alçalabilen bir insan, insanlığın neresindedir? Böyle birine "insan" diyebilmek mümkün müdür? Böyle biri, hangi hayvan'dan daha onurlu, daha şerefli, hatta daha ‘insan’dır? Böyleleri hangi arada, hangi akla hizmet, vahşeti bir insanın hayatına tercih eder oldu? Bu kimse, Münevver'i öldürten şeyi çocukluğunun, ergenliğinin, hayatının hangi vakitlerinde, hangi şartlardan dolayı edindi? Yine bu kimse, hangi faili belli ama sözün ona 'meçhul' cinayetlerden feyiz aldı da, bu kötülüğü münevver'e uygulayabildi? İnsana, bilhassa kadına yöneltilmiş amansız şiddet Gebze’de Pippa Bacca’yı öldürdü, acımasızca; Güldünya’yı kurşuna dizdi. Hangi birimiz bu üç talihsiz kadını öldüren ‘şey’in, “kimdir”den daha önemli olmadığını iddia edebilir?
Peki, Münevver'i öldürten öfke, nasıl bir şiddete eğilimin, nasıl bir ruh halinin, ruhsuzluğun ürünü, sonucudur? Nasıl olur da öldürmek üzere testereyi kullanmayı akıl edecek kadar şuur sahibi olabiliyor bu öfke? Nasıl olur da bir insana böyle bir ölüm reva görülür?
“Katil nerede’dir”e emniyet cevap bulsun, biz “katil vicdanını nerede unutmuştur”la ilgilenelim.
Size, bize, cevaplamak için 56 gün beklemeyi gerektirmeyen, "e takip etselermiş kızlarını" bayağılıyla geçiştirilemeyecek, cevabı kolaylıkla bilinebilir sorular soruyorum, vicdansız kimselerin boş bırakacağı sorular. Hangi’lere ve nasıl’lara vereceğiniz makul cevaplar çoğunluktaysa, çok daha ‘insansınız’ siz. Ve münevver’i asıl siz seviyorsunuz.
ayakkabınıniçinekaçankarga
30 Nisan 2009 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder