30 Nisan 2009 Perşembe

İnsanlığımdan utanıyorum bazen, insanlığımdan ama özellikle de çaresizliğimden utanıyorum. Bazen kelimeler bile kayboluyor içimde. Çaresiz kalıyorum, böyle bir şeydi son günlerde yaşadığım. Bu yazıyı yazmak uzun bir zamanı gerektirdi benim için.


Fazlasıyla korkuluyum son günlerde, insanın insana yapabileceklerini gördüğümdendir belki. İnsan ne kadar alçalabilir, ya da gerçekten her insanın içinde bir canavar var mıdır? Bundan mıdır acaba bu işkenceciler, bu seri katiler. Bu “insan” lar gerçekten insan mıdır. Onlar insansa biz neyiz, bilemiyorum.


Ortada korkunçça işlenen bir cinayet var, belki de çoğumuz beynimizin arka taraflarına itiyoruz, çünkü hatırlamak bile ürpertmeye yetiyor insanı. Belki de böyle düşünmek, buna inanmak istiyorum. Bu tepkisizlik başka türlü açıklanamaz çünkü.


Saygıdeğer (!) emniyet müdürümüz Celalettin Cerrah beyefendinin talihsiz(neden talihsiz denir buna anlamış değilim, basbayağı saçma ) açıklamalarına değinmek bile istemiyorum. kendisinden başka bir özlü söz daha bekliyordum. “herkesin polisi kendi vicdanıdır” falan.


Bir insan nasıl tanıyabilir ki bir insanı? Hangimiz birbirimizi en yakın yüzüyle tanıyoruz? Tanıyabilir miyiz? Münevver de tanıyabilir miydi? Tanıyamazdı, bilemezdi. Kimse aşık olduğu insana toz kondurmak istemez, kimse kimseyi tanımadığı için suçlu olamaz. Bir aile de kızına kendi kararlarını vermesi için yardımcı olduğunda da suçlu olamaz. Üstelik bu kişi ailenin de güvendiği biri olabilirdi.


Hayatımızda kaç kez seri katil gördük de davranışlarını ayırt edebilelim?


Katil belli olmasaydı anlardım belki, makul bulurdum. Katilin kimliğini çözmeye çalışıyorlar derdim, uzun bir süreç derdim. Ama ne şimdi bu? Hangi hukuka, hangi adalete sığıyor bu? Biz neye güvenerek yaşayalım?


Şimdi olaya bir de teknik açıdan bakalım. Cem Garipoğlu’nun babası gömleğinde Münevver’e ait olduğu tespit edilen kan yüzünden yeni tutuklandı. Şimdi bir moleküler biyolog adayı olarak biraz konuşabilirim sanırsam. Bu gömlekteki kanın Münevvere ait olduğu nasıl oldu da bu korkunç cinayetten yaklaşık iki ay sonra tespit edildi?


Evet. DNA izolasyonu ve bunun sonucunda DNA testi çok basit bir işlem. Türkiye’de üzeri kapatılsa da, günden yüzlerce babalık testi yapılıyor adli tıp’ta, özel laboratuarlarda. Bu süreç HİÇBİR ZAMAN iki ayı bulmuyor. Ama gelin görün, şu işe bakın ki, Münevverin gömlekteki kanının tespiti bu kadar uzun bir süreç gerektiriyor. Garip değil mi sizce de???


Güvenemediğimiz bir ülkede yaşıyoruz. Neye kime nasıl güveneceksin? Hakkını nasıl arayacaksın, ve gerçekten de suçlu cezasını bulacak mı? Buna inanmıyorum işte. “hayata dönüş operasyonu” ‘nda olduğu gibi, dava düşecek belki. Neden peki? Çünkü sadece güçlüler kazanıyor bu ülkede, haklı olanlar değil!


Münevver Karabulut, insanlıktan çıkmış bir cani tarafından katledildi.



Herkes susuyor ama. Katil aramızda dolaşıyor, katil hala sokaklarda. Burada bir yerlerde. Bir suç işleyen, böyle korkunç bir suçu işleyen hala sokaklarda dolaşıyor. Kadına yönelik şiddet azalmıyor, artıyor. Üstelik sadece kırsal kesimlerde de değil artık. Aileye kızılması bana bundan saçma geliyor aslında. Çok saygı duyulan “aydın” insanlar bile kadınlara şiddet uygularken, onları tanıdıklarını iddia edenler bu yönlerini hiç ama hiç bilmezlerken nasıl oluyor da sayın(!) Cerrah, ailenin ve daha yolun başındaki bir genç kızın bunu anlamasını bekliyor?


Münevver öldü. Güldünya gibi.


Biz insanlığı ölmeyenler, hala bir şeyler için mücadele ediyoruz. Çünkü vicdanımız var bizim. Çünkü bu ülkede tek yaşamıyoruz. Çünkü hepimiz zincirin birer halkasıyız.


Çünkü biz mücadele edenler ve münevver için acı çekenler “gerçekten” insanız.


Kırmızıdenizyıldızı.

0 yorum:

Yorum Gönder